Saliha
Yeni Üye
Kalın, Ankara Üniversitesinin kuruluşunun 75. yılı ötürüsıyla üniversitenin Lisan ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu’nda düzenlenen “Dünya İnsanlığı İçin Ortak Bir Paha: Yunus Emre ve Bir Medeniyet Lisanı: Türkçe” temalı panele katıldı.
Burada konuşan Kalın, panele dair birtakım müşahedelerini paylaşarak, programda bayan bilim beşerinin bulunmadığına dikkati çekti.
İbrahim Kalın, çocuklara lisanı birinci öğretenin annelerin olduğunu ve bayan bilim insanlarının lisan alanında daha fazla çalışma yapması gerektiğini belirterek, rektör ve hocaların, bayan bilim insanlarının önünü açacağından emin olduğunu lisana getirdi.
13. yüzyıldaki Moğol istilası ve Haçlı Seferleri’nin, Anadolu’da fazlaca önemli siyasi, toplumsal ve ekonomik travmalara yol açtığını aktaran Kalın, bu travmalara ve yıkıma karşın 13. yüzyılın bununla birlikte büyük bir manevi, irfani, ilmi, kültürel gelişme ve bir daha canlanış devri olduğunu söylemiş oldu.
Kalın, bu vakitte yaşayan büyük düşünürlerin başında Yunus Emre’nin geldiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
“Yunus, bir şair. Kanısını şiir yoluyla tabir etmiş bir büyük bilge, arif. İslam’ı ihsan makamında hayatış bir kul. Bunu söylerken Yunus Emre’nin ‘sözün ustası bir edebiyatçı’ olarak karşılanmasını ihtiyatla karşılamamız gerektiğini düşünüyorum. Zira fikirde derinlik olmadan kelamda ustalık olmaz. Her büyük sanat yapıtının gerisinde derin bir fikir, bir ana fikir vardır.”
“Gerçek sanat insanın aklına, kalbine, hislerine ve ruhuna hitap eden eserdir”
Gerçek sanatın birebir anda insanın aklı, kalbi, hisleri ve ruhuna hitap eden eser olduğunu anlatan Kalın, “Yunus Emre’yi 700 yıl daha sonra okuyorsak, Türkçenin taşıdığı derin, manevi, felsefi fikriyatı hala hatırlıyorsak, yaşatıyorsak burada insanın hem aklına hem kalbine hem hislerine birebir vakitte ruhuna hitap edebilen büyük bir fikriyat olduğu içindir.” tabirini kullandı.
İbrahim Kalın, Yunus Emre’nin lisan ve fikir birikimini ortaya çıkaran felsefi birikimin nereden geldiğine değinerek, şu biçimde devam etti:
“İşte orada hayli büyük bir medeniyet hareketinin yer aldığını ve Yunus’un bu birikimi epeyce yeterli bir biçimde özümseyerek, Türkçe lisan kainatı içerisinde epey uzman bir biçimde söz ettiğini görürsünüz. Bu manada bir algıyı düzeltmek lazım. kimi vakit Yunus, Hazreti Mevlana, Ahmet Yesevi, irfani, tasavvufi şairlerle, sanatkarla ilgili ‘Şairdi, pek fazla ilmi behresi yoktu’ diye bir algı vardır. Bunu da tashih etmek lazım. Ortalama bir Müslüman aydının bilmesi gereken ilmi vasat ne idiyse, Yunus da, Hazreti Mevlana da, Ahmet Yesevi de ve öbürleri de bu orta dereceye ziyadesiyle sahiptiler. Kimileri bunların epeyce ötesinde bir birikime sahipti.”
“Yunus Emre’nin metinlerinde tabiat sevgisine dair bildiriler yer alıyor”
Yunus Emre’nin metinlerinde insan, hayvan ve tabiat sevgisine dair bildirilerin yer aldığını bildiren Kalın, bu doğrultuda Hayvanları Muhafaza Kanunu ve iklim alanında yapılan çalışmaların değerli olduğunu vurguladı.
Kalın, emisyonların sıfıra indirilmesi için 2053 amacını ortaya koyduklarını ve bu çalışmaları yaşatmak için yanlışsız bir perspektife sahip olunması gerektiğinin altını çizdi.
Lisanın hudutları ne kadar genişletilirse fikir kozmosu ufkunun da o kadar genişletilebileceğini lisana getiren Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
“Türkçemizin bir medeniyet lisanı olarak inşa ve tabir edilmesi hepimizin ulusal misyonudur. Bunu yapabilmek için de Türkçenin ta Yunus’tan bugüne kadar yaşadığı gelişimi, dönüşümü bizim tekrar hatırlamamız, bilimsel olarak ortaya koymamız ve bugün onu bir daha medeniyet, kültür, sanat ve ilim lisanı olarak söz edebilmemiz gerekiyor.”
Kalın, panelin Farabi Salonu’nda düzenlenmesi niçiniyle Yunus Emre’nin niyet kaynaklarından biri olan Farabi’nin hayatına, ilim hayatına ve kanılarına de değindi.
Panelde, Yükseköğretim Konseyi Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar ve Lisan ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Kayapınar birer konuşma yaptı.
Kalın, “Gel Gör Beni” standını gezdi
Konuşmaların akabinde Kalın, salonun haricinde yer alan “Gel Gör Beni” standını inceledi. Kalın ve davetlilere, Yunus Emre’nin ideolojisi ve hayatış olduğu periyodunun yansıtıldığı eserler tanıtıldı.
İbrahim Kalın, çabucak sonrasında Yunus Emre’nin “Sordum Sarı Çiçeğe” şiirine ithafen sarı çiçeklerin yapıldığı ebru sanatı çalışmasını izledi. Stant alanında canlı müzik dinletisi yapıldı.
Burada konuşan Kalın, panele dair birtakım müşahedelerini paylaşarak, programda bayan bilim beşerinin bulunmadığına dikkati çekti.
İbrahim Kalın, çocuklara lisanı birinci öğretenin annelerin olduğunu ve bayan bilim insanlarının lisan alanında daha fazla çalışma yapması gerektiğini belirterek, rektör ve hocaların, bayan bilim insanlarının önünü açacağından emin olduğunu lisana getirdi.
13. yüzyıldaki Moğol istilası ve Haçlı Seferleri’nin, Anadolu’da fazlaca önemli siyasi, toplumsal ve ekonomik travmalara yol açtığını aktaran Kalın, bu travmalara ve yıkıma karşın 13. yüzyılın bununla birlikte büyük bir manevi, irfani, ilmi, kültürel gelişme ve bir daha canlanış devri olduğunu söylemiş oldu.
Kalın, bu vakitte yaşayan büyük düşünürlerin başında Yunus Emre’nin geldiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
“Yunus, bir şair. Kanısını şiir yoluyla tabir etmiş bir büyük bilge, arif. İslam’ı ihsan makamında hayatış bir kul. Bunu söylerken Yunus Emre’nin ‘sözün ustası bir edebiyatçı’ olarak karşılanmasını ihtiyatla karşılamamız gerektiğini düşünüyorum. Zira fikirde derinlik olmadan kelamda ustalık olmaz. Her büyük sanat yapıtının gerisinde derin bir fikir, bir ana fikir vardır.”
“Gerçek sanat insanın aklına, kalbine, hislerine ve ruhuna hitap eden eserdir”
Gerçek sanatın birebir anda insanın aklı, kalbi, hisleri ve ruhuna hitap eden eser olduğunu anlatan Kalın, “Yunus Emre’yi 700 yıl daha sonra okuyorsak, Türkçenin taşıdığı derin, manevi, felsefi fikriyatı hala hatırlıyorsak, yaşatıyorsak burada insanın hem aklına hem kalbine hem hislerine birebir vakitte ruhuna hitap edebilen büyük bir fikriyat olduğu içindir.” tabirini kullandı.
İbrahim Kalın, Yunus Emre’nin lisan ve fikir birikimini ortaya çıkaran felsefi birikimin nereden geldiğine değinerek, şu biçimde devam etti:
“İşte orada hayli büyük bir medeniyet hareketinin yer aldığını ve Yunus’un bu birikimi epeyce yeterli bir biçimde özümseyerek, Türkçe lisan kainatı içerisinde epey uzman bir biçimde söz ettiğini görürsünüz. Bu manada bir algıyı düzeltmek lazım. kimi vakit Yunus, Hazreti Mevlana, Ahmet Yesevi, irfani, tasavvufi şairlerle, sanatkarla ilgili ‘Şairdi, pek fazla ilmi behresi yoktu’ diye bir algı vardır. Bunu da tashih etmek lazım. Ortalama bir Müslüman aydının bilmesi gereken ilmi vasat ne idiyse, Yunus da, Hazreti Mevlana da, Ahmet Yesevi de ve öbürleri de bu orta dereceye ziyadesiyle sahiptiler. Kimileri bunların epeyce ötesinde bir birikime sahipti.”
“Yunus Emre’nin metinlerinde tabiat sevgisine dair bildiriler yer alıyor”
Yunus Emre’nin metinlerinde insan, hayvan ve tabiat sevgisine dair bildirilerin yer aldığını bildiren Kalın, bu doğrultuda Hayvanları Muhafaza Kanunu ve iklim alanında yapılan çalışmaların değerli olduğunu vurguladı.
Kalın, emisyonların sıfıra indirilmesi için 2053 amacını ortaya koyduklarını ve bu çalışmaları yaşatmak için yanlışsız bir perspektife sahip olunması gerektiğinin altını çizdi.
Lisanın hudutları ne kadar genişletilirse fikir kozmosu ufkunun da o kadar genişletilebileceğini lisana getiren Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
“Türkçemizin bir medeniyet lisanı olarak inşa ve tabir edilmesi hepimizin ulusal misyonudur. Bunu yapabilmek için de Türkçenin ta Yunus’tan bugüne kadar yaşadığı gelişimi, dönüşümü bizim tekrar hatırlamamız, bilimsel olarak ortaya koymamız ve bugün onu bir daha medeniyet, kültür, sanat ve ilim lisanı olarak söz edebilmemiz gerekiyor.”
Kalın, panelin Farabi Salonu’nda düzenlenmesi niçiniyle Yunus Emre’nin niyet kaynaklarından biri olan Farabi’nin hayatına, ilim hayatına ve kanılarına de değindi.
Panelde, Yükseköğretim Konseyi Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar ve Lisan ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Kayapınar birer konuşma yaptı.
Kalın, “Gel Gör Beni” standını gezdi
Konuşmaların akabinde Kalın, salonun haricinde yer alan “Gel Gör Beni” standını inceledi. Kalın ve davetlilere, Yunus Emre’nin ideolojisi ve hayatış olduğu periyodunun yansıtıldığı eserler tanıtıldı.
İbrahim Kalın, çabucak sonrasında Yunus Emre’nin “Sordum Sarı Çiçeğe” şiirine ithafen sarı çiçeklerin yapıldığı ebru sanatı çalışmasını izledi. Stant alanında canlı müzik dinletisi yapıldı.