Rize'Nin Geçim Kaynağı Nedir ?

Irem

Global Mod
Global Mod
Rize’nin Geçim Kaynağı Üzerine: Çay, Emek ve Eşitlik Arasında Bir Hikâye

Arkadaşlar, bugün biraz kalbimizi de aklımızı da çalıştıracağımız bir konu açmak istiyorum: Rize’nin geçim kaynağı nedir? Evet, çoğumuzun aklına hemen “çay” geliyor, ama mesele sadece çay değil. Rize’nin ekonomisi, insan emeğiyle, doğayla, kültürle ve toplumsal rollerle örülmüş dev bir hikâye. Bu hikâyede hem kadınlar hem erkekler var, ama ne yazık ki bu iki kesimin emeği her zaman aynı değeri görmüyor. Gelin, bu konuyu sadece ekonomi açısından değil; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet penceresinden birlikte tartışalım.

Rize ve Çayın Kutsal Bağı: Emekle Yoğrulmuş Bir Geçim Kültürü

Rize’nin geçim kaynağını konuşacaksak, çaydan kaçış yok. Karadeniz’in dik yamaçlarında, sabahın sisinde başlar çay toplama mesaisi. Bu, sadece bir tarımsal faaliyet değil; bir yaşam biçimi, bir dayanıklılık sınavıdır. Fakat dikkat edilmesi gereken bir nokta var: çay üretiminin bel kemiğini genellikle kadınlar oluşturur.

Kadınlar sabah erkenden tarlaya gider, ağır sepetlerle yokuşları aşar, toplayıp işliyor; ama kazanç ve karar süreçlerinde genellikle görünmezdirler. Çay parası eve girdiğinde, çoğu zaman “erkek kazandı” denir. Oysa emeğin büyük kısmı kadınların sırtındadır.

Burada toplumsal cinsiyet dinamikleri, ekonomik yapının içine sinmiştir. Kadın üretir ama söz hakkı sınırlıdır; bu, sadece Rize’nin değil, birçok tarım bölgesinin gerçeğidir.

Kadınların Empatik Gücü: Toprağın Kalbini Dinleyenler

Kadın forumdaşların bu konuda çok derin bir farkındalığı olacağını biliyorum. Çünkü kadınlar, üretim süreçlerine sadece ekonomik değil, duygusal bir bağla da yaklaşır. Rize’de kadınlar çayı sadece toplamaz; aynı zamanda o çayın bereketiyle çocuk büyütür, ev döndürür, hayat kurar.

Birçok kadın için çay tarlası, sadece geçim değil, özgürlüğün de sembolüdür. Kendi emeğiyle ev ekonomisine katkı sağlamak, bir güç alanı yaratır. Ama yine de “kadın işi” denilerek küçümsenen bu emek, çoğu zaman kayıt dışı kalır, görünmezleşir.

Toplumsal adalet açısından düşünelim: Kadınlar aynı emeği veriyor ama sosyal güvenlikten, miras hakkından, tarımsal destekten erkekler kadar faydalanabiliyor mu?

Bu noktada empatiyle sormalıyız: Rize’nin yeşil yamaçlarında çalışan kadınların sesi neden hâlâ ulusal kalkınma politikalarında yankılanmıyor?

Erkeklerin Analitik Yaklaşımı: Sistemi Çözmek, Verimliliği Arttırmak

Erkek forumdaşlar bu meseleye genellikle daha stratejik bir açıdan yaklaşıyor: “Nasıl daha çok ürün alınır?”, “Kooperatifleşme nasıl gelişir?”, “Yeni makineler, teknolojiyle üretim nasıl hızlanır?” gibi konular ön plana çıkıyor.

Bu yaklaşım da çok kıymetli çünkü sistemsel dönüşüm olmadan eşitlik sadece ideal olarak kalır.

Ancak burada da ince bir denge var: Verimlilik artışı hedeflenirken, emeğin insani yönü unutulmamalı. Kadınların çay üretimindeki emeğini sayısallaştırmadan, hikâyesini de koruyarak bir model kurmak gerekiyor.

Rize’de bir erkek üretici, “Biz de sabah 5’te dağdayız, biz de ter döküyoruz,” diyor. Haklı. Ama belki de mesele, “kim daha çok çalışıyor” değil, “kimin emeği daha az görülüyor” sorusuna dönmeli.

Çeşitlilik: Çayla Sınırlı Olmayan Bir Geçim Arayışı

Rize denince çay dışında pek az şey akla geliyor ama aslında bu şehirde geçim kaynakları yavaş yavaş çeşitleniyor. Balıkçılık, arıcılık, turizm ve son dönemde yayla kültürüne dayalı doğa turizmi büyüyor.

Ama yine aynı sorun: bu alanlarda da kadın emeği sıklıkla “yardımcı” statüsünde kalıyor. Turizm işletmeleri çoğunlukla erkeklerin kontrolünde, kadınlar ise el emeği ürünlerle veya hizmet sektöründe düşük ücretlerle yer bulabiliyor.

Çeşitlilik, ekonomik kalkınma için önemli, evet. Ama aynı zamanda toplumsal kapsayıcılık da gerektiriyor. Rize’nin kalkınması, sadece ekonomik değil; kültürel, cinsiyet temelli ve sosyal olarak da dengeli olmalı.

Sosyal Adalet Perspektifi: Emek Dağılımında Görünmez Eşitsizlik

Rize’nin çay ekonomisinde “adalet” kavramını tartışmak, biraz da görünmeyeni konuşmak demek. Kadınlar genellikle sigortasız çalışıyor, gelir dağılımında erkeklerle eşit pay alamıyor. Bu sadece ekonomik değil, sosyal bir mesele.

Bir çay bahçesinde çalışan kadın, aynı zamanda ev işlerinin, çocuk bakımının ve yaşlıların sorumluluğunu da taşıyor. Yani çift yönlü emek veriyor.

Ama bu emek, çoğu zaman “aile içi görev” olarak görülüyor.

Sosyal adalet, yalnızca gelir eşitliği değil; emeğin değerini toplumsal olarak tanımaktır.

Bu tanıma, devletin destek politikalarında, sendikal haklarda, hatta dilimizde bile yer bulmalı.

Forumdaşlara Açık Davet: Çayın Tadı Eşitlik Olmadan Eksik Kalır

Şimdi soruyorum size forumdaşlar:

- Rize’nin geçim kaynağı sadece çay mı, yoksa o çayı toplayan insanların emeği mi?

- Kadınların görünmeyen emeğini nasıl görünür kılabiliriz?

- Erkeklerin stratejik gücüyle kadınların empatik sezgisi birleşse, Rize nasıl bir ekonomik modele dönüşür?

- Gerçek sosyal adalet, çay bahçelerinde başlarsa Türkiye’nin geleceği değişir mi?

Bu sorular sadece Rize için değil, hepimiz için önemli. Çünkü Rize’nin hikâyesi, aslında Türkiye’nin üretim hikâyesidir.

Sonuç: Çaydan Daha Derin Bir Hikâye

Rize’nin geçim kaynağı elbette çay. Ama Rize’nin kalbi, o çayı toplayan insanların dayanışmasında, terinde ve umutlarında atıyor.

Kadınların görünmeyen emeğini tanımadan, erkeklerin üretim gücünü dengeye oturtmadan, gerçek kalkınmadan söz etmek zor.

Eğer bir gün Rize’nin yeşil tarlalarında herkesin emeği aynı değeri görürse, işte o zaman çayın tadı gerçekten adaletle demlenir.

Ve belki o zaman “Rize’nin geçim kaynağı nedir?” diye sormak yerine, “Rize’nin yaşam kaynağı nedir?” diye sormayı öğreniriz.

Cevabı da hep birlikte veririz: “Eşitlik, emek ve dayanışma.”