TV hangi ayarda olmalı ?

Sude

Global Mod
Global Mod
TV Hangi Ayarda Olmalı? Hayatın Sesini Duyabildiğimiz O İnce Çizgi

Selam dostlar,

Bu akşam, uzun zamandır içimde dönüp duran bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim. Basit bir mesele gibi görünebilir: “TV hangi ayarda olmalı?” Ama inanın bana, mesele sadece televizyonun sesi değil… Bazen bir evdeki huzurun, bir ilişkinin, hatta bir hayatın dengesi de o sesin seviyesinde saklı oluyor.

Belki siz de bu hikâyede kendinizden bir parça bulursunuz. Belki de kendi evinizin “TV ayarını” düşünürsünüz.

---

Bir Akşamüstü Sessizliği: Ahmet ve Elif’in Evi

Ahmet eve her zamanki gibi saat sekiz civarı geldi. Yorgundu. Gün boyu toplantılar, raporlar, stratejiler… Kafasının içinde onlarca plan dönerken, tek istediği şey biraz sessizlikti.

Ama kapıyı açtığında, oturma odasından gelen televizyon sesi neredeyse duvarları titretiyordu.

Elif, koltuğun köşesinde oturmuş, ellerinde çay bardağı, dizilerden birine dalmıştı. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı.

Ahmet’in alnındaki damar hafifçe belirginleşti.

“Yine son ses mi izliyorsun Elif? İnsan dinlenmeye gelince kafa dinleyemiyor bu evde,” dedi biraz sertçe.

Elif, gözlerini ekrandan ayırmadan gülümsedi.

“Ahmet, ses yüksek değil. Gün boyu ev sessiz, bu ses bana arkadaşlık ediyor. Biliyor musun, bazen bu ses olmasa evin nefes aldığını bile unuturum.”

İşte, TV ayarı meselesi tam da orada başladı.

---

Erkeğin Stratejisi: Sessizliğin Planı

Ahmet’in zihni, çözüm odaklı çalışıyordu. Onun için sorunlar duygusal değil, teknikti.

“Tamam,” dedi kendi kendine. “Bu bir ses problemi. Demek ki çözümü de teknik olacak.”

Ertesi gün eve gelirken bir kulaklık aldı.

“Bak Elif,” dedi gülümseyerek, “şunu takarsan hem sen istediğin kadar yüksek sesle izlersin, hem ben biraz dinlenirim.”

Ama Elif’in yüzündeki ifade değişti.

“Ahmet,” dedi yavaşça, “sen sessizlik arıyorsun, ben ise bir sesin varlığını. Bu kulaklık ikimizin arasına daha kalın bir duvar örer sadece.”

Ahmet sustu.

Stratejisi işe yaramamıştı.

Çünkü bazen teknik çözümler, duygusal sessizlikleri büyütüyordu.

---

Kadının Empatisi: Sesi Değil, Kalbi Duyabilmek

Ertesi akşam Elif, televizyonu açmadan önce bir an durdu.

Ahmet’in yüzündeki yorgunluğu hatırladı.

Kumandayı eline aldı, sesi yarıya indirdi.

Sonra mutfağa gidip iki bardak çay hazırladı.

Ahmet’e dönüp, “Bugün TV’nin sesi biraz düşük olacak, ama sen anlat istersen... Toplantıda ne oldu? Bahsetmek ister misin?” dedi.

O an, evdeki tüm uğultu durdu.

Ahmet başını kaldırdı, şaşırmıştı.

Belki de uzun zamandır biri, onun işin ötesindeki yorgunluğunu sormamıştı.

Televizyonun sesi kısılmıştı ama evin içindeki insan sesi yeniden yükselmişti.

---

Farklı Ayarlar, Aynı Ekran

O gece TV’de bir belgesel vardı. Ahmet arada bir göz ucuyla bakıyor, Elif ise dikkatle dinliyordu.

Bir noktada ses yine yükseldi. Elif, kumandaya uzanırken Ahmet durdurdu onu.

“Bırak biraz da böyle kalsın,” dedi. “Galiba alışmaya başlıyorum.”

Elif gülümsedi.

“Belki de senin stratejik kafan, empatiyle senkronize olmaya başladı,” dedi.

İkisi de güldü.

Fark etmeden, kendi iç ritimlerini birbirine ayarlamışlardı.

TV’nin sesi değil, ilişkinin frekansı tutmuştu.

---

Forumdaşlara Bir Soru: Sizin TV’niz Hangi Ayarda?

Bu hikâyeyi paylaşmamın nedeni, sadece bir çiftin televizyon sesi yüzünden tartışması değil.

Hepimizin hayatında bir “TV ayarı” var.

Kimi zaman bu ayar, bir ilişkideki mesafeyi temsil ediyor.

Kimi zaman da bir dostluğun, bir ailenin ya da bir evin iç sesini.

Sizce TV’nin sesi ne kadar yüksek olmalı?

Biraz sessizlik mi iyi gelir, yoksa biraz gürültü bazen iyi midir?

Sessizliği seven Ahmet misiniz, yoksa sesiyle hayat bulan Elif mi?

Forumda bu konuda çok farklı görüşler olacağına eminim.

Çünkü her birimizin içindeki “ayar” biraz farklı.

Ama belki de hepimizin aradığı şey, aynı denge:

Kendimizi duyabildiğimiz kadar, karşımızdakini de duyabilmek.

---

Bir Hatırlatma: Ayarların Arkasında İnsanlar Var

Televizyonun sesi, bir frekanstır. Ama arkasında duygular, alışkanlıklar, yalnızlıklar, sessizlikler vardır.

Ahmet stratejik düşünen bir adamdı; sessizlik onun nefesiydi.

Elif empatik bir kadındı; ses onun varoluşuydu.

Ama sonunda ikisi de fark etti ki:

Ne sessizlik ne de ses, tek başına bir anlam taşır.

Anlam, paylaşıldığında doğar.

Belki bu yüzden, TV hangi ayarda olmalı sorusunun cevabı da sabit değildir.

Her evde, her kalpte, her ilişkide farklıdır.

Kimi zaman 10’da, kimi zaman 50’de…

Ama asıl mesele, birbirimizi duyacak kadar açık, rahatsız olmayacak kadar saygılı olabilmektir.

---

Son Satır: Kumandayı Kalbimize Doğru Tutmak

Şimdi sana soruyorum sevgili forumdaş:

Senin evinde, TV’nin sesi hangi ayarda?

Gerçekten o sesi kimin için açıyor, kimin için kısıyorsun?

Ve belki de en önemlisi…

Kendi iç sesini duymaya ne kadar vakit ayırıyorsun?

Çünkü belki de hayat, sadece izlediğimiz sahnelerden ibaret değil.

Belki de asıl hikâye, o sahneleri kiminle sessizce izlediğimizde saklı.