Banka kartı ile internetten alışveriş yapmak güvenli mi ?

AAmaan

Global Mod
Global Mod
İlk Türk Devletlerinde Hükümdar Seçimi: Bir Hikâye ile Yolculuk

Selam dostlar,

Geçen akşam ateşin başında dedemden dinlediğim bir hikâyeyi burada sizinle paylaşmak istiyorum. İlk Türk devletlerinde hükümdarın nasıl seçildiğini sadece kuru tarih bilgileriyle değil, sanki oradaymışız gibi hissedeceğiniz bir şekilde anlatacağım. Çünkü bu hikâyede hem çadırın içindeki stratejik tartışmaları hem de yürekten gelen empatik sesleri duyacaksınız.

---

Büyük Kurultay Öncesi

Güneşin ilk ışıkları Orhun Vadisi’nin karla kaplı tepelerine vururken, oba sessizce uyanıyordu. Atların nefesleri buhar gibi yükseliyor, keçe çadırların dumanı göğe karışıyordu. Hükümdar ölmüş, tahta kimin oturacağı belirsizdi. Gelenek gereği, boy beyleri ve bilge hatunlar büyük kurultayda toplanacaktı.

O gün oba meydanında farklı yüz ifadeleri vardı. Erkek beyler kaşlarını çatmış, savaş ve barış dengesi üzerine düşünüyordu. Kadınlar ise halkın huzuru, çocukların geleceği ve boylar arası bağların kopmaması için kendi aralarında konuşuyordu.

---

Strateji Masası

Çadırın bir köşesinde Alp Kara, iri yapılı, gözleri keskin bir bey, haritaların üzerine eğilmişti.

— “Eğer doğudaki sınır boylarını güçlendirmezsek, baharda komşu boyların akınlarına açık kalırız. Yeni hükümdar savaş tecrübesine sahip olmalı,” dedi.

Yanında oturan Börü Tigin de aynı fikirdeydi:

— “Halkın güvenliği için sert kararlar alabilecek biri lazım. Kanunları uygulayacak, disiplini sağlayacak…”

Bu erkekler için mesele, devletin bekasıydı. Onlara göre lider, önce dış tehditleri bertaraf etmeli, sonra iç düzeni korumalıydı. Seçim ölçütleri netti: cesaret, askerî yetenek, disiplin.

---

Empatinin Sesi

Aynı çadırın diğer köşesinde ise Bilge Hatun ve Ay Kız, ateşin başında sessizce konuşuyordu.

— “Bir hükümdar yalnızca savaşı bilmemeli,” dedi Bilge Hatun. “Halkın dilini anlamalı, yas tutanı teselli etmeli, aç kalan obaya aş bulmalı.”

Ay Kız başını salladı:

— “Boylar arasındaki bağ koparsa, en güçlü ordu bile bizi ayakta tutamaz. Yeni kağan, kardeşlerimizi birbirine düşürmeyecek kadar adil olmalı.”

Kadınların gözünde hükümdar, yalnızca kılıç tutan değil; aynı zamanda gönüllere dokunan, halkı bir arada tutan bir rehberdi.

---

Kurultay Meydanı

Gün batımına yakın, oba meydanı insanlarla doldu. Her boyun bayrağı rüzgârda dalgalanıyor, davullar yavaş yavaş çalmaya başlıyordu. Büyük çadırın ortasında yuvarlak bir masa, etrafında ise boy beyleri ve hatunlar oturmuştu.

Kurultay geleneğine göre önce yaşça en büyük bey söz aldı.

— “Bizim töremiz, kan bağı kadar liyakati de gözetir. Kağan olacak kişi, Tanrı’nın kutunu taşımalı, halkı korumalıdır.”

Tartışmalar saatlerce sürdü. Erkekler, adayların savaş geçmişini, stratejik zekâsını ve cesaretini anlattı. Kadınlar ise adayların adaletini, merhametini ve halkla olan bağlarını öne çıkardı.

---

Adayların Sınavı

Karar vermeden önce, geleneksel bir sınav yapılacaktı. Adaylar hem savaş meydanında hem de halkın arasında kendilerini gösterecekti.

İlk gün, adaylar at üstünde ok atarak yeteneklerini sergiledi. Alp Kara’nın desteklediği Tardu Bey, isabetli atışlarıyla hayranlık uyandırdı. Ancak ertesi gün, yetim çocukların çadırını ziyaret eden Bilge Hatun’un adayı Kutlu Han, onlarla konuşup sorunlarını dinleyince, meydanda bambaşka bir sessizlik oldu. Halkın gözleri doldu.

Bu sınav, kurultayın hem stratejik hem de empatik bakışı bir arada değerlendirmesini sağlıyordu.

---

Büyük Karar

Üçüncü günün sonunda, davullar sustu, meydanda yalnızca rüzgârın sesi kaldı. Boy beyleri ve hatunlar, uzun tartışmaların ardından ortak karara vardı.

Kağan olarak Kutlu Han seçildi. Çünkü hem savaşta çevik ve cesurdu, hem de halkın yarasını sarmayı biliyordu. Erkeklerin stratejik ölçütleri ile kadınların empatik ölçütleri birleşmiş, töreye uygun bir seçim yapılmıştı.

---

Tören ve Kutlama

Kutlu Han, tahta oturduğunda ilk sözleri şöyle oldu:

— “Bu taht, yalnızca benim değil, tüm boyların birliğinin tahtıdır. Sınırlarımızı koruyacağız, halkımızı doyuracağız, töremizi yaşatacağız.”

Davullar yeniden çaldı, atlar kişnedi, oba gece boyunca aydınlık kaldı. İnsanlar sadece yeni bir hükümdar seçmenin değil, töreye sadık kalmanın da huzurunu yaşıyordu.

---

Tartışma İçin Birkaç Soru

Şimdi size soruyorum dostlar:

* Sizce hükümdar seçiminde stratejik ve askerî yetenek mi, yoksa empati ve halkla bağ kurma becerisi mi daha ağır basmalı?

* Günümüz liderlerinde bu iki özelliğin dengesi sizce ne durumda?

* İlk Türk devletlerindeki bu denge, bugünün siyasetinde uygulanabilir mi?

Benim için bu hikâye, sadece geçmişin bir sahnesi değil; bugün liderlik anlayışımızı da sorgulatan bir aynaydı. Siz ne dersiniz?