Öğrenme güçlüğü olan öğrenci nasıl anlaşılır ?

Sude

Global Mod
Global Mod
Öğrenme Güçlüğü Olan Öğrenci Nasıl Anlaşılır? Bir Sınıfın İçinden Geçen Hikâye

Selam forumdaşlar! Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Sınıf kokusunu bilirsiniz; tebeşir tozu, sayfaları yeni çevrilmiş bir kitabın hatırası, teneffüste koşan çocukların rüzgârı… Ben bu hikâyeyi o kokunun içinden yazıyorum. Çünkü “öğrenme güçlüğü olan öğrenci nasıl anlaşılır?” sorusu, bana göre, sadece madde madde bir kontrol listesi değil; bir çocuğun sessizce bize uzattığı yardım eli, bir öğretmenin sabrı, bir rehberin kalbi ve bir ailenin umudu. Gelin, üç karakter üzerinden ilerleyelim: stratejik ve çözüm odaklı öğretmen Mert, empatik ve ilişkisel danışman Elif ve ikisinin ortasında duran öğrenci Deniz.

---

Karakterler: Mert’in Planı, Elif’in Kalbi, Deniz’in Dünyası

Mert, matematik ve fen derslerini kusursuz bir planla işleyen, sınıfta her saniyeyi önemseyen bir öğretmen. Sınav takvimleri, hedef tabloları, öğrenme çıktıları… Her şeyin bir sistemi var. Elif ise okulun rehber öğretmeni; koridorda adımlarını hafif atar, çocukların göz hizasına inerek konuşur. Randevu defterinde vakit yoktur ama kalbinde her zaman yer vardır. Deniz ise sessiz bir kahraman: hikâyeler uydurmayı seviyor, resim defteri gökyüzü kadar geniş; ama sayfalar ve sayılar söz konusu olunca gözleri gölgeleniyor.

Deniz sınıfa ilk geldiğinde Mert, onun meraklı bakışlarını fark etti. Sorduğu sorular zekiydi, verdiği örnekler özgündü. Ama ders kitabını açınca parmakları satırlar arasında kayboluyor, yüksek sesle okurken harfler sanki yer değiştiriyordu. Matematikte, onluk bozmayı önce anlıyor gibi oluyor, sonra işlem sırasında adımlar birbirine karışıyordu. Teneffüs sonrası defterini nereye koyduğunu unutuyor, ödevini düzgünce yazsa bile çantasına yerleştirmeyi atlıyordu.

---

Sınıfta Bir Gün: Görünmeyen İşaretler, Sessiz Sinyaller

O gün Mert, Deniz’i okuma etkinliğinde üçüncü sıraya aldı. Sıra ona geldiğinde Deniz’in dudakları kıpırdadı, ses çıkmadı. Gözleri kelimelerin üzerinde kaydı, ardından boşluğa baktı. “Deniz, istersen bu cümleyi beraber okuyalım,” dedi Mert. Deniz kısık bir sesle başladı, “k” ile “g”yi karıştırdı, “dönüş” yerine “düşün” dedi. Arkadaşlarından birkaçı fısıldaşınca Deniz’in omuzları çöktü. Elif kapıdan içeri bakıyordu; bakışı “gördüm” diyordu, ama bekledi. O an bir damla sessizlik, bir çocuğun dünyasında okyanusa bedeldi.

Günün ilerleyen saatlerinde matematikte adımlar yine birbirine dolandı. Deniz, problemi çözerken parmaklarıyla sayıyor, sonra parmaklarını saklıyor, başını öne eğiyordu. Mert, defterdeki işlem sıralarının atlandığını, basit bir toplamada bile sonucun mantıksız bir yere gittiğini fark etti. Sonra yazısına baktı; harf araları çok sıkışık, satır çizgisinin altında gezinen harfler vardı. Zil çalınca Deniz koşa koşa çıktı; sınıfta defteri kaldı.

Bunlar tek başına “etiket” değil, ama bir bütün olarak düşününce önemli işaretlerdi: okurken harf-ses karışmaları, satır takibi güçlüğü, işlem basamaklarını sırayla izleyememe, yazı organizasyonunda zorlanma, yönergeleri hatırlamakta güçlük, sıklıkla materyal unutma… Üstelik tüm bunlar, Deniz’in zekâsının ya da istekliliğinin göstergesi değildi; tam tersine, çaba sarf edip sonuç alamamanın yorgunluğu vardı yüzünde.

---

Stratejiye Bir Kalp Ekle: Mert ve Elif’in Masası

Mert o akşam ders planını açtı, verileri yazdı: hangi etkinlikte zorlanma var, hangi adımda kopuş oluyor, Deniz hangi tür metinlerde daha fazla hata yapıyor, işlem sırasında en çok nerede takılıyor? İstatistikleri çıkardı, küçük bir izleme dosyası oluşturmaya başladı. Ertesi gün Elif’i aradı: “Gözlemlerimi seninle paylaşmak isterim.” Elif geldi, Mert’in notlarına baktı, sonra Deniz’in resim defterine. “Şuna bak,” dedi; “güneşin ışınlarını yaparken ritim kurmuş; desenlerinde bir ahenk var. Güçlük bir yön, ama çocuk bütünüyle orada.”

İkisi küçük bir eylem planı çizdiler. Mert, çok adımlı yönergeleri görselleştirecek, kısa ve net parçalara bölecek; okuma saatinde parmak rehberi ve büyük puntolu metin kullanacak; matematikte renkle adım kodlama, somut materyaller ve işlem şablonları verecek. Elif, Deniz’le bire bir görüşecek; onun hikâyelerini yazıya dökmek için dikte uygulayacak; sonra yazıyı Deniz’le birlikte düzenleyecek. Aileyle de görüşüp evdeki rutini kolaylaştıracak iki-üç basit strateji önerecek: ödev çantasını kontrol listesiyle hazırlamak, metinleri sırayla takip etmek için okuma penceresi kullanmak ve ödev-dinlenme aralarını netleştirmek.

---

Aile Buluşması: Etiket Değil, Yol Haritası

Hafta sonunda Deniz’in annesi Aylin okula geldi. Mert ve Elif beraber anlattı: “Deniz zeki, meraklı ve yaratıcı. Ama bilgiye erişirken yollar bazen ona labirent gibi geliyor. Biz ‘öğrenme güçlüğü’ derken, ‘yapamaz’ demiyoruz; ‘başka bir yoldan, başka bir hızla ve başka araçlarla öğrenir’ diyoruz.” Aylin’in gözleri doldu. “Bazen evde okumak istemediğinde ‘üzülme’ diyorum ama içim acıyor,” dedi. Elif, “Suçlu hissetmeyin,” diye ekledi. “Güçlük, çocuğun suçu değil; bizim de değil. Bu, birlikte yürünecek bir yol.”

Daha sonra okulun yönlendirdiği uzmanlarla resmî değerlendirme adımlarını konuştular. “Bu süreç tanıdan ibaret değil,” dedi Mert, “aynı zamanda Deniz’in güçlü yanlarını belirleyip eğitimini ona göre uyarlama fırsatı.” Aylin “Peki Deniz ne hissediyor?” diye sordu. Elif gülümsedi: “Soracağız. Çünkü biz onunla konuşmadan onun adına hiçbir şey söylemiş olmayalım.”

---

Dönüm Noktası: Kelimelerden Görsellere, Sayılardan Hikâyeye

Bir hafta sonra sınıfta “sessiz okuma” saati vardı. Mert, Deniz’in metnini kısa paragraflara böldü, her paragrafın başına bir küçük simge koydu. Deniz simgeyi görünce paragrafa dair ipucu aldı; okurken satırını kaybetmedi. “Öğretmenim, bu sefer daha kolay oldu,” dedi. Matematikte, onluk bozmayı renkli bloklarla denediler; önce somutla, sonra şablonla. Deney sırasında Deniz, “Ben önce kırmızılardan başlıyorum, sonra maviler geliyor,” dedi. Mert içinden “işte işlem sırasını kendi diliyle kuruyor” diye not aldı.

O günün sonunda Elif, Deniz’e “Hangi bölümde kendini güçlü hissettin?” diye sordu. “Resimle okurken,” dedi Deniz, “sanki kelimeler beni korkutmuyor.” Elif, “Harika,” dedi. “O zaman kelimelere resim eklemeye devam edelim. Hikâyelerinin kahramanları senin rehberin olsun.” Deniz’in gözlerinde ilk kez “başarabilirim” kıvılcımı parladı.

---

Öğrenme Güçlüğünü Anlamak: Çocuk Bize Ne Diyor?

Bu noktada sorunun kalbine gelelim: “Öğrenme güçlüğü olan öğrenci nasıl anlaşılır?” Cevap, tek bir belirti aramak değil; tutarlı bir örüntüyü farklı zaman ve ortamlarda görmek. Okurken harfleri/sesleri karıştırma, satır takibinde zorlanma; yazarken harfleri atlama, boşlukları ihmal etme; matematikte işlem basamaklarını sırayla izleyememe; yönergeleri akılda tutma güçlüğü; materyal/ödevleri sık sık unutma; yoğun çaba karşısında orantısız yorgunluk ve kaçınma… Ama hepsinden önemlisi, çocuğun niyetinin parladığı anları ıskalamamak: öğrenmek istiyor ama yol kaygan; koşmak istiyor ama ayakkabısı dar.

Mert’in stratejik gözleri bize “veri”yi; Elif’in empatik kulakları “hikâye”yi sunuyor. İkisi birleşince ortaya bir hakikat çıkıyor: etiket değil, uyarlanmış destek; yargı değil, yol arkadaşlığı.

---

Forumdaşlara Açık Çağrı: Sizin Sınıfınız, Sizin Deniz’iniz

Şimdi size dönmek istiyorum, dostlar. Sınıfınızda, mahallenizde, ailenizde “okurken nefesi daralan”, “sayılarda adımlarını şaşıran”, “çok şey bilen ama bunu kâğıda dökerken duvara çarpan” bir Deniz var mı? Onun yanında yürürken hangi stratejiler sizde işe yaradı: görsel ipuçları mı, ritimli okuma mı, adım adım yönergeler mi, kısa mola zincirleri mi? Ve hangi cümleler kalbini açtı: “Hata yaptın” yerine “Beraber deneyelim” demek mi, “Yapamıyorsun” yerine “Başka bir yoldan gidelim” demek mi?

Mert gibi veriyi seviyorsanız, küçük bir izleme dosyası oluşturun; Elif gibi kalpten konuşuyorsanız, çocuğun hikâyesini dinleyin. Her iki yol aynı yokuşa çıkar: çocuğun onurunu koruyarak öğrenmeyi mümkün kılmak. Yorumlarınızda kendi Deniz’inizi, küçük zaferlerinizi ve düştüğünüz yerlerden nasıl kalktığınızı paylaşın. Belki de bu başlık bir çocuğun hayatında “ilk kez yapabildim” cümlesine dönüşür.

Deniz’in resim defterinde güneşin ışınları artık daha uzun; çünkü kelimelerin üzerine düşüyor. Biz de o ışığı büyütelim.